TarımYazarlar

Galip Umut Özdil ”Tarımda Ne yapacağını bilememe hali”

Tarımda son dönemde yaşananları bir çelişki olarak değerlendirmek sizce ne kadar mümkün?

Yoksa bile isteye, göre göre ve göstere göstere yapıldığını mı düşüyorsunuz her şeyin?

Burada her şeyden kastım; (artık büyük, küçük üretici ayrımı yapmaya gerek yok) gerçekten üretmek isteyen, buna mecbur olan ya da artık ne kadar imkânı kaldıysa kâr etmek amacıyla gerçek anlamda üreten çiftçinin umudunu ve kazancını azaltan bütün unsurlar.

Nedir bunlar? Tabii burada son dönemde tarımsal girdi maliyetlerindeki arz-talep dengesinin çok dışındaki etkenlerle yaşanan artışlardan söz etmenin bir anlamı yok çünkü bu artış oranlarını zaten çok çok iyi biliyorsunuz.

Asıl vurgulamak istediğim; vizyon, misyon, strateji, lansman gibi süslü kelimelerle gizlemeye çalışılan bir ne yapacağını bilememe hali…

Oysaki bırakınız meslek ve sivil toplum kuruluşlarının dokümanlarını, Tarım ve Orman Bakanlığının, üstelik çok büyük bölümü de açık kaynak olan, yani internete iki üç anahtar kelime yazarak bulup indirebileceğiniz her konuda ne yapılması gerektiğini en ince ayrıntısına kadar yazan o kadar çok raporu var ki.

Sadece yazanın okuduğu…

çiftçi
Tarım ve Orman Bakanlığının 2019-2023 yılları arasını kapsayan ve 2021 yılında, yani daha yeni güncellenen Stratejik Planında şu an yaşadığımız her şey yazıyor örneğin…

Mesela Ekonomik Tehditler bölümünde diyor ki: “Tarımsal girdilerde ve teknolojilerde dışa bağımlılık ve maliyetlerin yüksekliği en büyük sorunlardan biridir.”

Peki, ne yapacağız? Onu da yazmışlar: “Yerli üretimin kullanımının desteklenmesine yönelik politika araçlarının belirlenmesi.”

Bunun belirlenmesi için ne lazım? Uzun vadeli tarım politikası.

Var mı söz konusu stratejik planda? Var. Nerede? “Bakanlığımızın zayıf yönleri” bölümünde.

Aynı Cem Yılmaz’ın gösterisinde dediği gibi:

-İngilizce biliyor musun?

-Derdimi anlatacak kadar.

-Peki derdin ne?

-İngilizce bilmiyorum.

20 yıldır tarımsal yayın yapıyorum. Eski yeni okuduğum ne kadar kaynak varsa hepsinde tarımsal veri eksikliği vurgulanır. Yeni raporda da tabii ki yine yerini almış, üstelik ilk sırada.

Zayıf yönlerimiz: Madde 1: Verilere ulaşmada yaşanan güçlükler.

Hepsi birbirine nasılda bağlanıyor değil mi? Veri yoksa uzun vadeli tarım politikası yok, politika yoksa yerli üretimi destekleyici araçlar yok. Aslında bu kadar basit.

Bakanlığın 66 bin, bağlı ve ilgili kuruluşlarını sayarsanız 150 bin personeli var. 60 tane, evet tam 60 tane yazılımı, 14 mobil uygulaması var. Ama hala verilere ulaşmadaki güçlükten söz ediliyor.

Şimdi tüm bunlardan çiftçimize ne? “Gübre, mazot, elektrik, yem fiyatları almış başını gitmiş, üretici enflasyonu resmi rakamlara göre bile %80’e dayanmış sen hala veriden, yazılımdan söz ediyorsun.” diyebilirsiniz.

Haksızsınız da diyemem açıkçası. Ama bu temel sorun, tarımsal üretim değerleri ile katma değer hesaplamalarında önemli bir darboğaz. Üstelik bu durum milli gelir hesaplarına da yansıyor. Yani bu veriler hepimizi ilgilendiriyor.

İstatistiklerin yanlış olması, söz konusu değerlerin de eksik veya fazla hesaplanmasına neden oluyor ve sonunda iş dönüp dolaşıp ülkemizin makro politikalarına etki ediyor.

Üstelik veriyi sistematik olarak üretmek de yetmiyor, bunları denetleyen ve doğrulayan “bağımsız”, ama tam bağımsız yapılara da ihtiyacımız var.

Üreticilerimiz ve onların bir şeyler söyleyebilen temsilcileri her fırsatta ne diyor: “Üretici daha tohumunu ekerken ürünü kaça satacağını bilmeli.”

Ayrıca son dönemde en üst perdeden gelir garantili destekleme modeli gündeme getiriliyor. Bu inşallah gerçekleşir ama gerçekleşmesinin ilk şartı doğru, güvenilir veri ve bu verilerin işlenip doğru politikalar oluşturulması değil mi?

Üretici ürününü ekmeden kaça satacağını bilmeliyse -ki bilmeli- bunun yolu hata payı en az olacak şekilde ve çok detaylı bir hesap sisteminden geçmiyor mu?

Bu hesabı neye göre yapacaksınız? Doğru veriye.

Son dönemde en çok duyduğum söz: “Tarım ekonomisi tıkandı.” Daha doğrusu kastedilen şu: Hesabı kitabı yapılacak bir değerler bütünü kalmadı ortada. Değişkenlik o kadar fazla ki artık kamu kurumları bile hesap yapamıyor diyor uzmanlar. Kamu kurumları bir gün önce aldığı kararı, ertesi gün değiştiriyor ya da geri alıyor. Burada verilen kararın doğruluğu ya da yanlışlığı değil anlatmak istediğimiz. Bilimin olmadığı yerde, her şeye siyaset ile karar verme alışkanlığı. Üstelik bu bir de günlük siyaset olursa, o zaman kronik sorunları çözmeniz de mümkün olmuyor.

Mesela, çiftçi kayıt sistemi başta olmak üzere idari kayıtlardan, coğrafi bilgi sistemleri ve dijital teknolojilerden yararlanarak; çiftçi, toprak kullanımı, iklim, sulama, ürün deseni, zirai üretim profili gibi alanlarda tam bir tarım sayımı en son ne zaman yapıldı hatırlayanınız var mı?