Patlıcan yiyen karasevdaya mı düşer? – Doğan Hızlan
Artun Ünsal yeni kitabında bizi yiyecekler ve sofra kültürü hakkında bir yolculuğa çıkarıyor. ‘Nadide Bir Goncadır Enginar’ eğlendirici, öğretici bir kitap…
Artun Ünsal’ın ‘Nadide Bir Goncadır Enginar’ kitabında başlıktaki iddia var. “Patlıcanının kabuğu ya da içindeki maddelerin insanlarda depresyonu tetiklediği iddiasında gerçek payı var mıdır, bilemem. Gerçekten, patlıcan yiyen ‘sevdavi mizaçlı’ kişilerin karasevdaya, günümüz diliyle melankoliye tutulma riski var mıydı?”
İstanbul’un patlıcan yangınları meşhurdur. Çünkü mutfaklarda patlıcan kızartırken yangınların çıktığı çok yazılmıştır.
Önsöz’de şöyle diyor yazar: “Sofralar kurulup kaldırılmaya devam ediyor. Ne hazin ki, bazılarımızın masadaki yeri artık boş. Korona felaketinde yitirdiğimiz on binlerce insanımızın ve sağlık çalışanlarımızın anısı böğrümüzde, çünkü onlarla artık yiyeceklerimizi değil sadece kederlerimizi paylaşıyoruz. Tıpkı son dönemlerde milletçe hepimizi üzen orman yangınları ve sel felaketlerinde bir daha dönmemek üzere giden güzel insanlarımızla olduğu gibi… Elimden gelen tek şey, yitirilen canları saygıyla anarak bu kitabımı onlara ithaf etmek.”
Domates yemeklerin yüzüne bir nevi makyaj yapar; yaz sebzelerinin ruju, allığıdır. Domatesi Avrupa’ya İspanyollar taşıdı. Refik Halit Karay domatesi şöyle anlatıyor: “İster meyve ister sebze sayınız, en göz alıcılardan biridir. Yeşilden kızıla geçişiyle elmayı andırır. Başka meyveler ve sebzeler de kızarır, fakat bu kızarışlar tam değildir. Mesela karpuz yalnız iç, turp ise dış taraflarından al renk bağlarlar. Domatesin kızıllığı ise iliğine işlemiştir, kabuğu da kırmızıdır, içi de… Sırık domateslerinin ala bakan canlı penbeliği. Hele onun derisini soyduğunuz zaman iç tenindeki o buzlu uçuk penbe, taklidi imkânsız bir renk güzelliğidir.”