GüncelYazarlar

Tarımın yıkıcı sorunları; maliyet ve iklim

Merhabalar,

Bundan böyle Yenigün Gazetesi’ndeyim. Her hafta salı günleri tarım, gıda, beslenme konuları ile karşınızda olacağım. Gazetedeki ilk yazımı da bugünlerde gündemin ana başlıklarını oluşturan mazot, gübre ve yemdeki zamlara ayırdım.

Üretim aşamasında girdi maliyetlerinin yüksek olması, tarımsal üretimi en çok tehdit eden unsurlardan biri. Çiftçilerin kullandıkları mazot, gübre, tohum, ilaç, yem, veteriner ilaçları genellikle yurt dışından ithal ediliyor. Dolar/Euro yükseldikçe maliyetler de artıyor. Hele son zamanlarda Lira’nın değer kaybetmesiyle birlikte maliyetler iyice arttı ve üreten “üretemeyen” durumuna düştü.

Girdi fiyatı bel büküyor…
On bir aydaki bazı girdilerdeki artışlara bir bakalım. 2021 Ocak ayında 6,68 lira olan mazot, geçen perşembe günü 10,40 liraya, tonu 3 bin lira olan üre gübre 14 bin 500 liraya, kilosu 2 lira 24 kuruş olan süt yemi, 4 lira 35 kuruşa yükseldi. Bu rakamlardan, bir yıl bile değil, on bir ayda mazotun yarıdan fazla, üre gübresinin neredeyse 3 kat, süt yeminin iki kat arttığını görüyoruz.
Özellikle perşembe günü diye ifade ettim, bu yazıyı geçen hafta perşembe günü yazdım ve muhtemelen gazetede salı günü yayınlandığında fiyatlar daha da artacak.

Üreticiler alacaklı…
Diğer yandan malumunuz olduğu üzere geçenlerde TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu-benim deyişimle Türkiye Üretimini İtekleme Kurumu) üretici (ÜFE) ve tüketici fiyat endekslerini (TÜFE) açıkladı. Buna göre yıllık bazda ÜFE yüzde 54,61 çıkarken, TÜFE 21,31, aradaki fark da 29,32 oldu.
Gerçi bu rakamlar kimseyi tatmin etmedi ama bu bile üretici fiyat artışlarının henüz tam olarak gıdalara yansımadığını gösteriyor. Bunlar da yansıyacak olsa ki eninde sonunda yansıyacak, gıdalara ulaşmak daha da güçleşecek.

Bir de üretici/tüketici arasındaki fiyat makasının anormal açık olması gıdaya erişimi daha da zor hale getirecek ve bu durum halka daha fazla yoksulluk olarak geri dönecek.
Gıdaya erişimi zorlaştıracak olan başka bir olay daha var tabii ki. Bunun adı da iklim krizi.

İklim krizi sonucunda su kaynaklarının azalması, orman yangınları, zamansız aşırı yağışlar, dolu, kuraklık ve çölleşme ile Türkiye tarımı gelecekte çok çok çok fazla etkilenecek. Bu yıl yaz aylarındaki aşırı sıcaklıklar, güney ve batıdaki orman yangınları, Karadeniz’deki seller ile bunu zaten derinden yaşadık. Önlemler alınmazsa yani bir an önce yenilenebilir enerji kaynaklarına dönülmezse daha da fazla yaşayacağız.
Hayvanlar daha fazla ölecek…

İklim krizi nedeniyle oluşan sıcaklık artışı bitkisel ve hayvansal ürünlerde verim kayıplarına neden olacak. Örneğin hayvanlarda ölüm oranları, yem tüketim miktarları, hastalıkların artması, canlı ağırlık, et-süt verimi ile gebelik oranları üzerinde daha fazla olumsuz etkiler yaratacak.

Küresel ısınmanın etkisi, yukarıda bahsettiğim gibi, sadece karalardaki yaşamları değil, denizlerdekileri de etkileyecek. Isınmanın etkisiyle su sıcaklığında yükselmeler deniz ve okyanuslarda yaşayan pek çok türün yaşamını tehdit ederken, tarımsal alanlarda sel baskınlarına da yol açacak.

Bunların çözümü yok mu? Var tabii ki. O da başka yazıya.

Kaynak: YENİGÜN GAZETESİ