Sorting by

×
GıdaGüncel

Sütte kriz kapıda

İrfan Donat
Sütte, 2008-2009 dönemini hatırlatan ve 1 milyon damızlık hayvanın kesime gönderilmesi sonucu toplam faturası 9 milyar dolara mal olan krizin bir benzeri yaşanıyor. Litre başına 55 kuruş zarar eden üretici, anaç hayvanlarını kesime göndererek bu işten çıkma yarışında.

Son zamanlarda alışverişe çıkan herkesin gözü etiketlerde…

Çünkü bir sonraki alışverişte aynı fiyatları görmek pek mümkün olmuyor.

Neredeyse her ürün grubunda çok ciddi fiyat artışları yaşanıyor ve yaşanmaya da devam edecek.

Çarşı, pazar, market alışverişi yapanların fiyatlarından en çok şikâyetçi olduğu gıdaların arasında süt ve süt ürünleri de yer alıyor.

Ama sütteki bu gidişattan tek şikâyetçi olan taraf tüketici kesimi değil. Son dönemde başta yem olmak üzere girdileri hızla artan çiftçiler de çiğ süt fiyatlarından hoşnut değil.

Hem üreten hem de tüketen fiyatlardan yakınır durumda.

Peki, neler oluyor da bu işten kimse mutlu olmuyor?

Kırsalda başlayan ve şehirlere uzanan mutsuzluğun neden ve sonuçlarını anlamak için çiğ sütün üretim maliyetinden, raflara ulaşan süt ve süt ürünlerinin fiyatına kadar süreci mercek altına almak gerek.

Süt/yem paritesi tutmuyor

Öncelikle bilmeyenler için neden süt değil de ısrarla “çiğ süt” dediğimize açıklık getirelim.

Kırsaldaki üreticinin ineğinin memesinden sağdığı ve artı 4 derecede maksimum 48 saat bekletmek dışında hiçbir işlem görmemiş süte, çiğ süt deniyor. O sütü alan mandıra ya da sanayici de genelde sütü gıda kodeksine uygun şekilde belirli işlemlerden geçirerek ya pastörize ya da UHT olarak tüketicilere süt ya da mamul ürün olarak sunuyor.

Süt sığırcılığında toplam üretim maliyetinin yaklaşık yüzde 65-70’ini yem oluşturuyor.

Normal şartlarda dünyada standart olan bir süt/yem paritesi vardır. Üretici, 1 litre çiğ süt satarak karşılığında 1.5 kg yem alabilmelidir. O zaman bu işten makul şekilde kâr eder ve üretimini sürdürebilir. Ama Türkiye’de işler bu kadar basit değil. Evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Anaç hayvanlar kesiliyor

An itibarıyla üretici 1 litre çiğ süt satarak bırakın 1.5 kilogram yem alabilmeyi, 750-800 gram yemi zar zor alıyor. Üreticinin sütü sağmamak gibi bir seçeneği yok. İnekler günde iki kez sağılmak zorunda. Sağılan sütün uzun süreli stoklanma şansı da yok. Zira çiğ sütün artı 4 derecelik soğuk zincirde ömrü sadece 48 saat. O yüzden Anadolu’da meşhur bir söz vardır, “cenaze bekler, süt beklemez.” Dolayısıyla bu işten hak ettiği geliri elde edemeyen ve zarara uğrayan üreticiler damızlık hayvanlarını mezbahaya ya da kasaba gönderip kestirmek zorunda kalıyor.

Hayvancılıkta kullanılan bir diğer meşhur deyim ise “Anası yoksa danası da yok”. Anaç hayvanlar sürünün devamlılığının yanı sıra sadece süt değil et üretimi açısından da kritik önemdedir. Zira dişi hayvanlardan süt elde edilirken, doğurduğu erkek danalardan da et sağlanır. Ama siz anayı kestiğinizde hem etten hem de sütten olursunuz.

Kim müdahale edecek?

Belki aklınıza ilk olarak Ulusal Süt Konseyi (USK) ya da Tarım Bakanlığı gelebilir. Mantıklısı da bu ama şu an fiyatlara yönelik kararı veren tek yetkili merci Gıda Komitesi. Dolayısıyla Tarım Bakanlığı kararda sadece bir taraf konumunda yer alıyor. Asıl onay Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan çıkıyor. USK ise çıkan kararı kamuoyuna deklare eden sembolik bir yapıya dönüştü.

USK Yönetim Kurulu, en son 16 Haziran’da toplanarak, 1 Temmuz – 31 Aralık 2021 tarihleri arasında kalite esaslı soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatı 3.20 TL/Litre olarak Gıda Komitesi’nin kararını açıklamıştı. Aynı dönem için çiğ süt destekleme primi de 20 kuruşa indirildi (Daha önce 30 kuruştu).

Ancak kurdaki yükseliş neredeyse her gün yem fiyatlarına zam olarak yansıdığı için sektör açısından söz konusu tavsiye fiyatının bir anlamı kalmıyor.