Afrin zeytinyağı yerli üreticiyi zarar ettirdi
Şubat ayında dökme zeytinyağı ihracatına gelen yasağın ardından ağustos ayında yüzde 1 KDV ile Afrin zeytinyağının iç piyasaya verilmesi, zeytinyağının üreticide litre fiyatını 5 lira birden aşağı çekti. Litresi 28’den 23 liraya geriledi.
Hataylı zeytin üreticisi, Tarım Kredi Kooperatifi’nin Afrin zeytinyağı konusundaki faaliyetlerinden rahatsız. Alınan kararlar, yapılan uygulamaların yerli üreticiye büyük darbe vurduğu, sınırdan geçen yağların denetimsiz bir şekilde iç piyasaya sürüldüğü belirtiliyor. Tüm bu nedenlerle zeytinyağı fiyatları geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 20 düşerken, ezilen yerli üretici, 3 kat artan gübre, 2 kat artan enerji, ilaç, akaryakıt girdileriyle ayakta kalmaya çalışıyor.
Bilindiği üzere, Afrin’den yıllık bazda ortalama 30 bin ton civarında zeytinyağı, Tarım Kredi Kooperatifi aracılığıyla Dahili İşleme Rejimi (DİR) kapsamında yurda getiriliyor. Zeytinyağı ihracatı yapan firmalar da bu yağı almak için kooperatife başvuruyor. İhtiyacı olan yağ miktarı için ücretini yatırıyor. 17 litrelik tenekelerde dökme olarak yağı satın alan fabrikaların, bunu işleyerek ihraç etmesi gerekiyor. Fakat, ağustos ayı ortasında yüzde 1 KDV ödemek şartıyla bu yağların yurt içi piyasaya sokulmasına izin verildi. Bu iznin ardından yurt içinde 28 TL civarında olan dökme zeytinyağının litre fiyatı bir anda yaklaşık 5 lira birden düşerek 24 liranın altına indi. Yerli üreticinin isyanıyla bu uygulama 24 saat içinde son verilse de, fiyat halen bu seviyelerde bulunuyor.
Hatay’da 3 bin dekar arazide 100 bin zeytin ağacı olan, Türkiye’de 16’ncı büyük plantasyonun sahibi, Suriye sınırında zeytin ve zeytinyağı üretimi yapan Yahya Kemal Nalçabasmaz, Tarım Kredi Kooperatifi uygulamalarıyla üreticinin adeta cezalandırıldığını söyledi. Nalçabasmaz, “Gerek ürünün tasnifi, gerek ürünün Türkiye’ye giriş yöntemi, gerek ürünün Türkiye’deki stoklanması ve bu stokun kontrolü, akabinde bu stokların doğru şekilde Türkiye’den ihraç edilme yöntemi, özetle sürecin bütünündeki yanlışlar sonunda döndü bizim gibi üreticiyi vurdu. Bu son karar da resmen üreticinin arkadan hançerlenmesi gibi bir şey oldu. Devletin kendi kurumu, üreticisinin elinde ihtiyaç fazlası ürünü dururken başka bir ülkenin ürününü düşük fiyatla yurda sokup iç pazarda satılmasını sağlayamaz. Çok net söylüyorum; benim Türkiye Cumhuriyeti’nin bir şirketi ile rekabet edebilme yetkim ve yeteneğim yoktur. Şu anda resmen devletin şirketi benimle rekabet halinde ve beni eziyor, Rekabet Kurulu vazifesini yapsın” dedi.
“Afrin yağı, Türk malı oluyor”
Sürecin yerli üreticiyi zora sokmadan işletilmesi gerektiğinin altını çizen Nalçabasmaz, çözümü şu şekilde anlattı: “Yağın yerinde, yani Afrin’de ya da serbest bölgelerde depolanması gerekirdi. İhracatçı şirketlerden talep geldiğinde ise 7 – 11 gün gibi kısa sürede giriş-çıkışı sağlanmalı. Eğer siz bugün olduğu gibi yağı bir şirketin Gaziantep’teki, Balıkesir’deki, İstanbul’daki deposuna indirirseniz, 3 ay ile 6 ay arası bekletebilme iznini verirseniz, bu malın kimliğini koruyamazsınız. Şu an yaşadığımız şey bu. Suriye’den gelen mamul Türkiye’ye girdikten sonra Türk kimliğine dönüşüyor, iç pazarda işleniyor, dağıtılıyor. Biliyorum ki, şu anda bütün bilindik şirketlerin yüzde 90’ında Suriye yağı şişede, ambalajda ve rafta.”