10 soruda Paris İklim Anlaşması
Sürdürülebilirlik ve yeşil enerji dünya ekonomilerinin ana gündemi haline gelirken, üretim süreçlerinde ortaya çıkan karbon miktarının uluslararası ticarette kilit rol oynaması bekleniyor.
Bugünden temiz enerjiye yatırım yapan devletler, bunun avantajlarından yararlanmak için rekabet içerisinde. Gezegenin geleceğini korumayı hedefleyen Paris İklim Anlaşması bu noktada kritik. Türkiye ise anlaşmaya imza atmak için gelişmiş ülkeler yerine gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer almayı şart koşuyor. Peki bu anlaşma dünya ve Türkiye ekonomisi için ne ifade ediyor?
1- PARİS İKLİM ANLAŞMASI NEDİR?
İklim krizinin önüne geçmek amacıyla ülkelerin ortak hareket etmelerini öngören Paris Anlaşması, küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmayı, mümkünse 1.5 derecenin altında tutmayı amaçlıyor. Metne şimdiye kadar 197 ülke imza attı, 191’i onayladı. Onaylamayan altı ülke arasında Eritre, Libya, Irak, İran, Yemen ile birlikte Türkiye de var.
NE FARK VAR?
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) verileri, ortalama yüzey sıcaklığı artışı 1.5’yi bulduğunda yüzde 100 artması beklenen sel riskinin 2°C’lik bir ısınmayla yüzde 170’e ulaşacağını ortaya koyuyor. Ayrıca şiddetli kuraklığa maruz kalan insan sayısı 1.5°C’lik bir artışta 350 milyonken, 2°C’lik bir artışta 410 milyona çıkabilir. Aşırı sıcak hava dalgaları ise dünya nüfusunun yüzde 9’u yerine yüzde 28’ini etkileyebilir.
2- ANLAŞMA NET BİR HEDEF DAYATIYOR MU?
Hayır. İklimi korumak için emisyonların azaltılması ve fosil yakıtların kullanılmaması gerekiyor olsa da taraf ülkeler, ne zaman ve ne kadar sera gazı azaltım taahhüdünde bulunacağına kendileri karar veriyor.
3- TÜRKİYE EMİSYON AZALTIM TAAHHÜDÜ VERDİ Mİ?
Türkiye’nin BM Sekreteryası’na sunulan Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012 yılında 430 milyon ton olan sera gazı emisyonlarının, 2030’da 929 milyon tona kadar çıkarabileceği belirtildi. Başka bir deyişle Türkiye emisyon azaltma taahhüdü vermedi, iki katından fazla arttırabileceğini söyledi.
4- TÜRKİYE DAHA İYİSİNİ YAPABİLİR Mİ?
Evet, çünkü veriler Türkiye’nin hiçbir önlem almadan bile hesapladığı miktarın çok altında sera gazı emisyonu ürettiğini gösteriyor. TÜİK verilerine göre, 2019 yılında toplam emisyonlar 506.1 milyon ton karbondioksit seviyesinde gerçekleşti ve azalma eğilimini sürdürdü.
5- VERİLEN SÖZ YETERLİ Mİ?
Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda verdiği hedef ne yazık ki yeterli değil. Eğer tüm ülkeler Türkiye gibi hedefler sunarsa ortalama yüzey sıcaklığındaki artış 4 dereceyi geçebilir.
6- EKONOMİK BİR YÜK YARATIR MI?
Tam tersi! Araştırmalar, Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi halinde milli gelirinin yüzde 7 artacağını gösteriyor. Türkiye enerjide yüzde 70 dışa bağımlı, bunun temel nedeni petrol ve doğalgaz. Rüzgâr ve güneşi merkeze alan bir dönüşüm, teknoloji içeriği yüksek bir sanayi gelişimini de beraberinde getirebilir.
EK İSTİHDAM
İstihdam yaratma potansiyeli olarak bakarsak, düşük karbonlu yatırımlar fosilden avantajlı. Örneğin her 1 milyon dolarlık yatırımın, sürdürülebilir enerjide 15-30, enerji depolamada 4-12, enerji verimliliğinde 10-18 ve geri dönüşümde 15-40 kişiye istihdam yaratma potansiyeli olduğu hesaplanmakta. Sanılanın aksine Türkiye’nin anlaşmaya taraf olması değil olmaması ekonomik bir yük yaratabilir.
7- ANLAŞMA SORUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?
Paris Anlaşması bir sihirli değnek değil fakat uluslararası işbirliğini tesis eden bu ölçekteki tek araç. Bu metni onaylayan ülkelerin verdikleri taahhütler dünyayı bugüne kıyasla 2.6 derece daha sıcak bir gezegen yapacak. Oysa artışı en kötü ihtimalle 2 derecenin altında tutmamız gerekiyor. Bu yüzden ülkeler taahhütlerini iyileştirmeliler.
8- HANGİ ÜLKELER DAHA FAZLA SORUMLU?
Küresel emisyonların yüzde 50’sinden Çin, ABD, AB ve Hindistan sorumlu. Türkiye, en çok emisyona sahip 20 ülkeden biri.
9- TÜRKİYE NEDEN ONAYLAMIYOR?
Türkiye, ülkelere uyum için toplam 100 milyar dolar kaynak sözü veren Yeşil İklim Fonu (GCF) gibi finansman kaynaklarına ulaşamamaktan şikayetçi. Bu durum ilk bakışta adil gözükmüyor ancak söz konusu fondan ağırlıkla en az gelişmiş ülkelerin yararlanması planlanıyor. Aslında Türkiye, başta Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası gibi pek çok finansal kurum aracılığıyla iklim finansmanına zaten erişebiliyor. 2013-2016 dönemini kapsayan bir çalışma, AB kurumlarının iklim fonlarından en fazla yararlanan ülkenin Türkiye olduğunu ortaya koyuyor (yılda ortalama 667 milyon Euro).
10- ONAYLAMASI NEYİ DEĞİŞTİRECEK?
Türkiye, Paris Anlaşması’ını onaylamayan tek OECD ve G20 üyesi. En fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16’ncı. Avrupa Birliği 2030’a kadar emisyonlarını yüzde 55 azaltmayı hedefliyor. Çin, 2060 için karbon nötr olma hedefini ilan etti. Resmi olarak Paris Anlaşması’na geri dönen yeni ABD yönetimi de 2050 yılında karbon nötr olmaya yönelik hedeflerini açıkladı. Türkiye ise 2030’a kadar emisyonlarını iki katına çıkarmayı planlıyor, 2050 için de bir karbonsuzlaşma hedefi yok. Karbonsuz yeni bir düzen kuruluyor ve Türkiye bunun dışında kalıyor. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunan Türkiye’nin hem bu tahribattan korunmak hem de sağlıklı bir refah toplumu yaratmak için adım atması gerekiyor.